SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU SIFATU’S-SALAT

<< 462 >>

باب: ما يتخير من الدعاء بعد التشهد وليس بواجب.

150. Teşehhüd'den Sonra Okunması Kulun Tercihine Bırakılmış Dualar, Bu Duaları Okumak Farz Değildir

 

حدثنا مسدد قال: حدثنا يحيى، عن الأعمش: حدثني شقيق، عن عبد الله قال: كنا إذا كنا مع النبي صلى الله عليه وسلم في صلاة، قلنا: السلام على الله من عباده، السلام على فلان وفلان، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (لاتقولوا السلام على الله، فإن الله هو السلام، ولكن قولوا: التحيات لله، والصلوات، والطيبات، السلام عليك أيها النبي ورحمة الله وبركاته، السلام علينا وعلى عباد الله الصالحين، فإنكم إذا قلتم أصاب كل عبد في السماء، أو بين السماء والأرض، أشهد أن لاإله إلا الله، وأشهد أن محمدا عبده ورسوله، ثم يتخير من الدعاء أعجبه إليه فيدعوه).

 

[-835-] İbn Mesûd'un şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkasında namaz kıldığımız zaman son teşehhüdde şöyle derdik: 'Kullarından Allah'a selâm olsun; şu meleğe, şu meleğe selâm olsun.'Bunun üzerine Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize dönerek şöyle buyurdu: "Allah'a selâm olsun demeyin. Şüphesiz Selam olan sadece Allah'tır. Fakat bunun yerine şu duayı okuyun: 

 

التحيات لله، والصلوات، والطيبات، السلام عليك أيها النبي ورحمة الله وبركاته، السلام علينا وعلى عباد الله الصالحين

[Et’Tehiyatu Lillahi ve’s-selevatu ve’t-teyyibatu es-selamun aleyke eyyuhennebiyyu ve Rahmetullahi ve berekatuhu. Es-Selamun aleyna ve ala ibadillahi’s-salihin.}

 

Çünkü siz bu şekilde Allah'ın salih kullarına selâm dilediğiniz zaman, bu dua gökteki veya gök ile yer arasındaki Allah'ın her salih kuluna ulaşır. Bundan sonra ise hoşuna giden dilediği herhangi bir duayı okumakta serbesttir."

 

(Buradaki Tehiyyat’ın meali 459.sayfada var!)

 

AÇIKLAMA:     (Teşehhüdden sonra okunması kulun tercihine bırakılmış dualar, bu duaları okumak farz değildir) İmam Buhari bu başlığı kullanırken bundan önceki konu başlığı altında zikredilen duanın emir kipi İle okunması talep edildiği halde -okunmasının farz olmadığına işaret etmiştir. Çünkü Abdullah İbn Mesûd'dan nakledilen rivayette "dilediği herhangi bir duayı okumakta serbesttir" buyurul-muştur.

 

İmam Buhârî "Bundan sonra ise hoşuna giden dilediği herhangi bir duayı okumakta serbesttir" ifadesi ile bir kimsenin namaz kılarken dînî veya dünyevî istediği her hususta dua edebileceğini göstermek istemiştir.

 

İbni Battal şöyle demiştir: en-Nehaî, Tavus ve Ebu Hanife bu konuda farklı düşünmektedir. On­lara göre bir kimse namaz kılarken sadece Kur'an'da bulunan duaları okuyabilir. Bununla birlikte Hanefî mezhebinin kitaplarında bu ifade mutlak olarak değil şu şekilde zikredilmektedir: Namaz kılan bir kimse sadece Kur'an'da bulunan ve hadîs-i şeriflerde sabit olan duaları okuyabilir. Bazı Hanefî Âlimlerin ifadeleri, Kur'an'da bulunan ve me'sur olan dualar okunabilir, şeklindedir. Bu ifadede geçen me'sûr kelimesiyle ilgili olarak şunlar söylenmiştir; Me'sûr kelimesi çok genel bir anlama sahiptir ve kapsamı geniştir. Bu bakımdan merfû olan veya olmayan bütün rivayetleri kapsamına alır. Tüm bu açıklamalara rağmen hadîs-i şerîften ilk anda anlaşılan mana onların görüşünü çürütmektedir."

 

باب: من لم يمسح جبهته وأنفه حتى صلى.

151. Namazı Bitirinceye Kadar Secdede İken Alna Ve Buruna Bulaşan Şeyleri Silmemek

 

Ebu Abdullah şöyle demiştir: "Humeydî'nin bu hadis'e dayanarak namazda iken alnın silinmemesi gerektiği görüşünü savunduğunu gördüm."

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم قال: حدثنا هشام، عن يحيى، عن أبي سلمه قال: سألت أبا سعيد الخدري فقال: رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يسجد في الماء والطين، حتى رأيت أثر الطين في حبهته.

 

[-836-] Ebu Seleme, Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.)'e kadir gecesiyle ilgili bir soru sormuş da şöyle cevap vermiştir: "Ben Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in su ve çamurla kaplanmış mescid zemine secde ettiğini gördüm; alnında çamur kalıntıları vardı."

 

 

AÇIKLAMA:     (Namazı bitirinceye kadar secdede iken alna ve buruna bulaşan şeyleri sil-memek) Bu başlıkla ilgili olarak Zeyn İbnü'l-Müneyyir özetle şunları söylemiştir: "İmam Buhârî burada hem Humeydî'nin görüşünü hem de bu görüşe dayanak teşkil eden rivayeti nakletmiştir; yani hem delili hem de bu delile dayanarak hüküm beyan edeni zikretmiştir. Fakat bu hükmü veren Hümeydî ile aynı gö­rüşü kabul edip etmeme konusunu müctehidin insiyatifine bırakmıştır; müctehid konuyu inceleyip araştıracak ve ona göre hüküm verecektir. İmam Buhârî'nin bu şekilde hareket etmesinin sebebi, burada zikredilen delilin birbirinden farklı bir­kaç ihtimal taşımasıdır. Çünkü çamurun izinin alında kalması, alnı silmemek gerektiğini zorunlu olarak göstermez. Zira alın silindiği halde çamurun izinin yine de kalması mümkündür. Ayrıca unuttuğu veya dalgın olduğu İçin alnını silmediğini de düşünebiliriz. Tüm bunlara ek olarak şu ihtimaller de söz konusudur:

 

1. Resûlullah rüyasının sadık olduğunu göstermek için alnını özellikle, kasıtlı olarak silmemiştir.

2. Alnında çamur izinin kaldığını düşünmediği için silmeye kalkışmamıştır.

3. Alna bulaşan şeyleri silmemenin caiz olduğunu göstermek istemiştir.

4. Alna bulaşan şeyleri silmemenin, silmekten daha evlâ olduğunu göster­mek istemiştir. Zira az da olsa alnı silmek namaz kapsamında olmayan bir hare­kettir. İşte tüm bu ihtimaller söz konusu olduğu İçin İmam Buhârî bu rivayetle Humeydî'nin hükmü için doğrudan istidlalde bulunmamıştır. Zaten Resûlullah'ın Allah'a yaklaşma anlamı taşımayan cibîllî fiileri söz konusu olduğunda böyle hareket etmek gerektiği bilinen bir husustur."

 

Alnında çamur kalıntıları vardı ifadesi" bu çamur kalıntısının secde yerine alnı koymayı engellemeyecek kadar az olduğu anlamında alınmalıdır. Bu riva­yetle ilgili ayrıntılı açıklamalar konu başlığı altında konu zikredilecektir.